Dinci ile dindar aynı anlama mı gelir?
Kesinlikle hayır!
Uzaktan yakından bir birleriyle ilgileri yoktur.
Nasıl mı?
Anlatalım:
Dinci; gösterişi…
Dindar; sadeliği sever.
Dinci; saraylara, köşklere, mercedeslere, VIP uçaklara sığmaz daha daha fazlasını ister…
Dindar; “Bir lokma, bir hırka”ya kanaat getirir, Allah’a şükreder.
Dinci; yalan söyler, gıybet eder, dedikodu yapar, iftira atar, halkı “benden-senden” diye ikiye ayırır…
Dindar; kem sözden sakınır, ölçülü konuşur, Yunus’un, “Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü” sözünü kendine rehber edinir, yüce dinimizin şiddetle yasakladığı bu gibi fillerden Allah’a sığınır.
Dinci; birilerine şirin görünmek…
Dindar; Allah’a yakın olmak için namaz kılar.
Dinci; bencildir…
Dindar; cömerttir.
Dinci; dinimizle ilgisi olmayan hurafelere inanır…
Dindar; Allah’a ulaşmanın yolunu akılda, mantıkta bulur.
Dinci; şekilciliğe önem verir…
Dindar; sadeliğe…
Dinci; camilerden soğutur…
Dindar; camileri sevdirir.
Dinci; nankördür, vatanı kurtaranlara (Atatürk, İnönü, Topal Osman vs.) düşmandır, her fırsatta onlara küfreder…
Dindar; vefalıdır, vatana, millete hizmet edenlere her zaman minnet ve şükran duyguları ile dolu olup, onlara hayır dua eder.
Dinci; Allah’a yönelmek için aracılara (tarikatlar, cemaatler, şeyhler, şıhlar…) ihtiyaç duyar…
Dindar; Allah’la arasına kimseyi sokmaz.
Dinci; tarikat ve cemaatlere "her istediğini" verir...
Dindar; bunlara metelik vermez.
Dinci; ibadetini kameralar ve objektifler aracılığıyla cümle alemin…
Dindar; yalnız Allah’ın görmesinden hoşlanır.
Dinci; yaptığı üç kuruşluk maddi yardımı yedi düvele duyurur…
Dindar; “Bir elin verdiğini diğer elin görmesini” istemez.
Dinci; meymenetsiz olup, dilinden her türlü kötü söz, yüzünden şeytanlık...
Dindar; güler yüzlü, tatlı dilli olup, yüzünden nur akar.
Dinci; azılı kadın düşmanıdır…
Dindar; Peygamber Efendimiz’in, “Cennet anaların ayağı altındadır” sözünü kendine rehber edinerek, kadını başının tacı yapar.
Dinci; herkesin duyacağı şekilde yüksek sesle “Ya Allah, bismillah” diye bağırır…
Dindar; duasını vecd ile içinden okur.
Dinci; aklını, fikrini, zikrini kan dökmeye, kan içmeye, öldürmeye…
Dindar; yaşatmaya programlar.
Dinci; Allah'la aldatır...
Dindar; sevgiyle anlatır.
Dinci; kendi mezhep, tarikat ve cemaatinden olmayanları kafir ilan eder...
Dindar; imanın ve paranın kimde olduğunu sadece Allah bilir, der, tüm Müslümanları kardeşi bilir.
Dinci; sonundaki "-ci" ekinden de anlaşılacağı üzere dinin ticaretini...
Dindar; ibadetini yapar.
Dinci; aynı zamanda Arapçı’dır, anlamadığı Arapça’yı kutsal sayar.
Dindar; milliyetçidir. Soyunu-sopunu bilir, ne dinini milliyetine, ne de milliyetini dinine tercih eder.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
Son “Ayasofya Şovu”nun ardından bunlar geldi, aklıma.
Bana gelince…
Dini vecibelerimi eksiksiz olmasa bile elimden geldiğince yerine getirenlerden olup, ikinci gruptanım.
Yani…
Kula kulluk edenlerden değil, sadece Allah’a kulluk edenlerdenim.
Yetmişli yıllardaki sloganımızla ifade edecek olursam;
“Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanım!”
Allah hepimizi dinci yobazların şerrinden korusun…
Gerçek dindarlardan eylesin.
Amin!