Bilgisayarımda tam bir yazıya konsantre olmuştum ki, telefonum çalmaya başladı. Baktım, ekranda “Vehbi” yazıyor.
Hemen açtım:
-Buyur Vehbiciğim!
-Hoca! Yukarıda, Hacı Mahallesi’nde Hakkı’nın (Yavuzyılmaz) yanındayım, hemen bir araba gönderip seni aldırıyorum.
Ama, mama dememe fırsat vermeden, telefonu kapattı. Bu hareketi aynı zamanda bir emr-i vaki anlamına geliyordu!
Vehbi arayacak ben gitmeyeceğim, ümüğümü sıkar animallah!
Henüz pantolonumu, tişörtümü yeni giymiştim ki, gönderdiği arkadaş göz açıp kapayıncaya kadar kapımda bitiverdi.
Neyse uzatmayayım, beş dakka sonra muhabbet sofrasında yerimizi aldık.
Muhabbet öyle bir sardı ki, hayatı adeta bir roman tadında olan sevgili Vehbi’nin bir birinden ilginç anılarını dinlemeye doyamadık.
1954 yılında Görele’de doğan ve Görelespor’da futbola başlayan Vehbi Günay’in adı Diyarbakırspor’la özdeşleşmiştir.
1973’de sırtına geçirdiği Diyarbakır formasını tam 10 yıl sırtında taşıdı. Attığı birbirinden güzel gollerle Diyarbakırspor’u 3.Lig’den 2.lige, daha sonra da 1.Lig’e (bugünkü Süper Lig o zamanlar 1.Lig olarak adlandırılıyordu) taşıyan Vehbi Günay, “Tilki Vehbi”, “Diyarbakırsporlu Vehbi” gibi lakaplarıyla Türk futbolunda efsane olmuş değerlerden biridir.
Diyarbakır forması altında attığı gollerle 3. ve 2.liglerde dört defa “Gol Kralı” olan Vehbi’nin, 1977-78 sezonunda Adanademirspor’a attığı gol, Almanlar’ın ünlü golcüsü Gerd Müller’in attığı golden sonra Avrupa’da yılın en estetik ikinci golü seçilmişti.
Gollerini 1.Lig’de (Bugünkü Süper Lig)de sürdüren Vehbi’nin röveşata ile Fenerbahçe ağlarına gönderdiği bir gol günlerce konuşulmuştu.
Vehbi, 1977-78 sezonunda 22 maçta 14 gol attıktan sonra askere alınınca, gol krallığını 30 maçlık lig maratonunun tamamında oynayan Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Cemil Turan’a kaptırmıştır.
Vehbi Günay, eğer futbolu ciddiye alsaydı, Avrupa’nın en büyük kulüplerinde rahatça futbol oynar, milyon dolarları cebe indirebilirdi ama ne yazık ki, öyle yapmadı.
Futbol yaşantısını daha sonra yine 1.Lig (Süper Lig) takımları olan Gençlerbirliği, Mersin İdmanyurdu ve Zonguldakspor’da sürdüren Vehbi Günay, futbolu bıraktıktan sonra Görelespor’da bir süre Teknik Direktörlük yaptı.
Vehbi Günay halen, çok sevdiği memleketi Görele’de mütevazı yaşantısını özgürce sürdürüyor.
Sahada; müthiş futbolculuğu, rakip defansları perişan eden çabukluğu, rakip kalecilere kaleyi zindan eden gollerin adamı olduğu dilden dile söylene gelmektedir.
Allah onu sanki gol için yaratmıştır.
Tilki gibi kurnaz olan ve adeta golü koklayan Vehbi…
Kafayla, röveşatayla, voleyle, sağ ve sol ayakla, uzak mesafeden, plaseyle, ayak içiyle, ayak dışıyla yani her şekilde gol atmıştır.
Hatta idmanlarda basket potasına kafayla başarılı gol atma denemelerinde bile bulunmuştur.
Ancak O, başarılı futbolculuğu kadar sıra dışı çılgınca yaşamıyla da hep gündemde olmuştur.
Nitekim bu sıra dışı çılgınca yaşamı ona bir “Dünya Rekoru (!)” bile kırdırmıştır.
Arşivimden çıkardığım 1982 yılına ait (maalesef günü ve ayını not etmemişim) Milliyet’ten Ertuğrul Pirinçcioğlu; “DİYARBAKIRSPORLU VEHBİ’NİN BÜYÜK REKORU” başlığını attığı yazısına, şu alt başlıkla devam ediyor:
“Vehbi tam 26.kez kadro dışı kalarak erişilmeyecek rekorun sahibi oldu”
Vehbi’ye göre gazete yanlış yazmış. Aslında bu sayı 29 olmalıymış!
Vehbi’nin unutamadığı o kadar çok maç var ki, bunlardan birini ötekilerden ayrı tutuyor:
“Yanılmıyorsam 1978-79 sezonuydu. Fenerbahçe’yi yıksak Trabzonspor şampiyon olacaktı. Bu kritik karşılaşmada ismini vermek istemediğim birileri devreye girdi. Günün itibar gösterilecek miktarlarındaki paraları teklif ettiler. Kabul etmedim. O maçta öyle bir rövaşata gol attım ki Fenerbahçe’ye unutamam. Yalnızca Diyarbakırspor değil, Trabzonspor camiasının da gönlünde ayrı bir yer aldığımı düşünüyorum.”
Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor dahil liglerimizde gol atmadığı takım kalmayan Vehbi, futbol yaşamı süresince sadece Galatasaray’a gol atamamış.
Bunu da, şu sözlerle ifade ediyor:
“Galatasaray’ı tutuyorum. Ancak bu takıma gol atamamamla ilgisi yok. Sadece bir şans işte. Galatasaray’a gol atmak kaderimizde yokmuş.”
Özene, bezene arşivimde sakladığım Vehbi’nin zirvede olduğu dönemlere ait bazı gazete kupürlerine göz gezdiriyorum.
“Vehbi’nin kerrakesi” başlığını taşıyan ve Vehbi’nin sakallı, seyrek saçlı tipik kafa resmine de yer verilen yazıda, Onun Milli Takım’a davet edilmemesi şu sözlerle hicvediliyor:
“ Vehbi diye bir futbolcu var.
İyi futbol oynuyor.
Harika goller atıyor.
Eğer lig başladığından bu yana atılan goller için bir güzellik yarışması açılsa Vehbi ilk üçe girer.
Öylesine alımlı şutları var ki…
Gelgelelim bu Vehbi’nin milli takıma seçilme şansı yok.
Görmüyorlar.
Başı kel mi?
Haa, sahi çocuğun saçı dökük!
Demek ki ayaklarına değil saçına bakıyorlar…”
“Hayatta kendime yaptığım kötülüğü kimseye yapmadım” diyen Vehbi, bu konuda şunları söylüyor:
“14 yılda 50 milyon kazanmışımdır. Bir evim var. Arabamı kaza yaptığım için sattım. Bankada biraz param var. Ama, eyvallahçı olsam 250 milyon lira kazanırdım. Hemen her takıma gol attım, ligde Galatasaray’a siftahım olmadı. Belki de içimden gelmedi…Zira koyu Galatasaraylı’yım. 1978 yılında istediler beni. Diyarbakırspor çok para talep ettiği için alamadılar.”
Ruhunda bir boyun eğmezlik olduğunu, yanlışa ve mağlubiyete tahammül edemediğini, kazanmak için her şeyi yaptığını, yapmayanlara da kötü çıkışı olduğunu söyleyen Vehbi, şöyle devam ediyor:
“Ankara’ya gelinceye kadar hadisem yoktu. Kırmızı ışıklar altında yaşadım. İçip içip dağılmadım, dağıtmadım. Ama bu hayatı nedense sevdim. Fakat eksik yaşadım. Yeniden dünyaya gelsem bu Vehbi olmak istemezdim. Zira Türkiye’deki en avanta meslek olan futbolculuktan çok para kazanırdım, ağzımı tutmasını bilsem 250 milyonum olurdu. Ben 17 yaşında Amatör Milli Takım’a çağrıldım. Doğan Andaç hocam bana bir defa küfretti. Kampı terk ettim. 3 ay ceza verdiler. Diyarbakırspor’da oynarken 9 golle o haftaya kadar gol krallığında liste başı idim. Zeynel Soyuer iğne yaptırmayı kabul etmedim diye beni takımdan kesti. Güçlüydüm, iğneyi kabul etmedim. Ama adım geçimsize çıktı.”
14 yılda Diyarbakır’da 6, Zonguldak’ta 1 ve Gençlerbirliği’nde 1 defa olmak üzere 8 defa sahadan atıldım diyen Vehbi, anlatmaya devam ediyor:
“Futbol hayatımda futbolcu arkadaşlarımla pek kötü olmadım. Seyircilerle aram iyiydi. Diyarbakır’da oynarken İstanbul’a Beşiktaş maçına gitmiştik. Beşiktaş seyircisi bana çok bağırdı. Ben de 2 gol çaktım, 3-2 yenildik.”
“Unutamadığım gollerim arasında Fenerbahçe’yle 2-2 berabere kaldığımız maçta İvançeviç’e attığım golle, İstanbul’da 18 üzerinden röveşata ile Sarıyer’e attığım golü sayabilirim.”
Bana Vehbi’yi dünya çapında ün yapmış hangi futbolcularla kıyaslarsın, diye bir soru sorulacak olursa, hiç mübalağasız şöyle cevap veririm:
Biraz biraz Metin Oktay, biraz Pele, biraz Maradona, biraz Drogba, biraz Messi, biraz Ronaldo...
Ama huy ve karakter olarak...
Nev-i şahsına münhasır bir insandır, sevgili Vehbi.
“Vehbiciğim” diyorum, çok ilginç şeyler anlattın, seni keyifle dinledik. Zamanın gazetelerinde de oldukça geniş bir şekilde yer aldın. Peki, bugünkü Türk futbolunu nasıl buluyorsun, diye bir soru yöneltiyorum.
Cevap veriyor:
-Çoğu yumuşak ve de yavşak! Peşinden de bir kahkaha koyveriyor.
Peki, diyorum:
-Eğer kafanın dikine gitmeseydin, disipline uysaydın bugün hangi kulüplerde oynardın?
-Türkiye’de oynamak istemezdim. Bana uyan, İngiltere. Oranın futbolu sert, kora kor…Zaten Nottirgham Forest’ten teklif de almıştım ama kısmet değilmiş.
Aynı zamanda anne tarafından akrabam da (Uzunömerli) olan Sevgili Vehbi’ye nazik davetinden dolayı teşekkür ediyor, bundan sonraki yaşamında sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum.
Seyfullah Çiçek